Bekliyordu
onu bollukla dolu bir yıl,
Bütün kış
yaptığı hazırlığın alacaktı karşılığını,
Bütün aile
umut içindeydi,
Bir yıllık
geçimleri olacaktı bu,
Bir dahaki
yaza dek.
Çalışırlardı
her gün geç saatlere kadar,
Umutlar
yazaydı,
Toplama
zamanınaydı.
Çocuklarına
derdi hep:
‘Allah’ın
izniyle bu yıl iyi kazanırsam,
Alacağım size
birer bisiklet.
Hanım,
sürpriz olsun seninki’
Günden güne
gürleşip gelişmişti tarladaki ürünler,
Evin her
yanını sarmıştı bereketin getireceği bir mutluluk,
Heyecan.
Her gün
sevinçle bakardı tarlasına çayını yudumlarken.
Artık yaklaşıyordu
hasat zamanı,
Tek korkusu
vardı,
O da,
O da herkesin
korktuğu yaz sağanaklarıydı.
Sıcak
geçiyordu günler,
Sıcak demek
dolu demekti,
Dolu ise
felaketti,
Alıp
götürmesiydi tüm emekleri,
Söndürmesiydi
ocakları.
‘İnşallah’
diyordu,
Kazasız
atlatırsak…
Hasat zamanına kalmamıştı on gün bile,
Bir sabah çok
durgundu hava,
Bir bunaltıcı
sıcak kaplamıştı ortalığı,
Ufukta yukarı
doğru yükseliyordu bulut kümeleri,
Sezmişti
havada bir tuhaflık olduğunu,
Yine de
umutlanmak istemişti,
Yağsın,
berekettir, yeter ki dolu olmasın.
Öğle üzeri toplanıyordu
Altı siyah,
üstü beyaz, karnabahara benzeyen bulutlar,
Birleşiyordu
her bir küme, diğer bir kümeyle,
Artık görünmez
olmuştu güneş,
Öğle vakti bir akşam karanlığı kaplamaya başlamıştı ortalığı.
Daha bir
kenetleniyordu gittikçe katman katman olan bulutlar.
Birden duyuldu
bir gök gürültüsü,
Uzaklardan geliyordu.
Gözlerini ufka
dikince gördü ki
Görünmüyordu karşıdaki
dağlar,örtmüştü bir gri duvar dağları,
Yaklaşıyordu.
Siyah kat kat
bulutların arkası örtülmüştü düz bir koyu griyle.
Durmadan inen
yıldırımlara eşlik ediyordu gürlemeler.
Bir sisi andıran
perde yaklaştıkça daha bir şiddetle gürlüyordu gök.
Hemen aldı
içeriye çocukları,
Hanımı
telaşla geldi yanına.
Göğe bakarken
tek cümle döküldü ağzından:
‘Allah
herkesin yardımcısı olsun’
Gri sis her tarafı
örte örte yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı,
Aniden soğuk
bir rüzgar vurmaya başladı her yerden,
O an iniverdi
gökten iri taneli yağmurla beraber iri dolu taneleri
Koştular içeriye.
Sanki taşlıyorlardı evi,
Her yanda
gümbürtülere eşlik ediyordu titreten gök gürültüleri.
Çocuklar sinmişti korkudan kanepenin yanına
Elleriyle kulaklarını kapatırken.
Çocuklar sinmişti korkudan kanepenin yanına
Elleriyle kulaklarını kapatırken.
Kaç dakika
sürdü bilinmez ama,
Bitti
başladığı hızda.
Kaplanmıştı dışarısı
beyaz bir örtüyle,
Yoktu artık
yeşillikten eser.
Etrafa yayılmıştı
ağaç dalları.
Hemen koştu
tarlaya,
Beyaz örtü
altında toprakla bileşmiş mahsule baktı,
Baktı, baktı…
Çöktü dizlerinin
üzerinde doluyla örtülü tarlasına,
Elleri dizlerinin
üstünde kalakaldı öylece,
Koştu geldi
hanımı,
Yüzünde feryatla
Çöktü dizleri
dibine eşinin,
Ellerini koydu
ellerinin üzerine,
Eşinin titreyen
ellerini sardı sıkıca,
Sardı…
Gözlerine baktı,
ilk buluştukları gün nasılsa
Aynı öyle
baktı.
Konuşmak istedi, boğazına takıldı kelimeler
Çıkmadı.
Titreyen dudaklarından titreyerek çıktı bir tek cümle:
Konuşmak istedi, boğazına takıldı kelimeler
Çıkmadı.
Titreyen dudaklarından titreyerek çıktı bir tek cümle:
‘Allah’ın
izniyle bu da geçecek’
Bedrettin DEMİRTAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder