Elleri kan
toprak içinde kalktı yerden koştu koştu koştu. Nereye gideceğine bakmadan,
nasıl gideceğini düşünmeden. Sadece koştu koştu koştu. Adımları bile yere
değmiyordu artık. Öfkeli fırtınaydı. Dünya küçülüyordu hızında. Bütün yolları
geçse, bütün tepeleri aşsa, bütün denizleri, okyanusları bırakıverse ardında
dinmezdi içindeki öfke. Önüne çıkan her şeyi yıksa, bütün şehirleri yaksa yine
dinebilir görünmüyordu akkor olmuş ruhu. Sadece onu düşünüyordu, onu görüyordu alev
alev yanarken. Elleri, kolları, ayakları, yüzü; en çok da yüzü gitmiyordu
gözünün önünden. Öylece kalakalmıştı elleri de göğsünde. O an dünya mı
durmuştu, zaman mı donmuştu, taş mı kesilmişti? Çok mu görmüşlerdi ona yaşamı?
Bir adımlık yer bile kalmamış mıydı? Aldığı nefes fazla mıydı? Neden neden
nedeeen? Öfkesi büsbütün benliğini sarmıştı. Baktı ellerine, sadece baktı. Ellerine
bakarak koşuyordu. Bu ellerle severdi onu. Şimdi bu ellerle mi bırakmıştı onu
sonsuzluğa. Bu eller,ayaklar, onu korumak için değil miydi? Öyle değil
miydi? Artık… Artık… Artık kuru çalıdan
başka bir şey değildi. Suyu çekilmişti her şeyin, dünyanın, evrenin, zamanın…
Kararmış gök, dinmeyen soğuk rüzgar sardı, çevreledi. Baktı son kez. Baktı
baktı baktı… Zamanın ötesinden, yüzlerce, binlerce, milyonlarca gözün önceden
baktığı gibi baktı. Baktı… Sonsuz deryaya…
Bedrettin DEMİRTAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder