Ufukta kaybolurken
güneş,
Aşağıdan yukarıya
doğru örter bir perde şehrin üstünü,
Hızlanmaya başlar
adımlar,
Adımlar hızlanırken
yavaşlar kent,
Ezan sesleri
kaplar ortalığı,
Uzaklardan belli
belirsiz gelir ulumalar,
Kapanan pencerelerin
çıt çıt sesleri vurur sokağa birer birer.
ilkin sokak
lambaları fark eder gibi,
Başlar
parlamaya yavaş yavaş gri örtünün arasından.
Camlarda beliren
aydınlık,
Yaşamın var
olduğunu haykırır beton korunaklarda,
Çevrelenmişse
de her yan kutucuklarla,
Sevilir sıcak
sımsıcak bir hayat verircesine odalar.
Uzakta değil,
kutucuğun dışında başlar hüzün,
Kımıldanır bir
beden uzanır yıldızlı karanlığa,
Örter üstüne
yorgan misali soğuk dumanlı geceyi.
Daha az
gelmektedir artık kentin sesi,
Daha da
derinleşmektedir gecenin sessizliği,
Mutluluk mu
düşler bir çocuk, bir eş, bir anne
‘’İyi geceler
derken’’
Bir yerde ağlama
sesi mi bu,
’benim ne
günahım varken’,
Nereye uzanır
el soğuk duvarı tutarken,
Tanrım bu ne
gecedir sessizlik öldürürken.
‘’Şıııssst’’der
bir parmak dudağa yaklaşırken,
‘’Artık yeter’’demektedir
bir dil,
Bıkmış usanmışken.
Kimi temizler
yarasını bir kör kuytuda,
Kimi okşar
bir saçı sıcacık bir yatakta.
Bu şehir
böyledir, her perde kapandığında,
Yeniden doğurur
kendini her sabah olduğunda.
Bu biziz insanız
işte,
Her gecemiz
gerçektir,
Gündüzümüz sahte.
Bedrettin DEMİRTAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder