Ateş denizlerinde kuracaktık mumdan evlerimizi,
Kendi kentlerimiz olacaktı zamanın akmadığı,
Kalmayacaktık yapayalnız bir çılgınlıkta,
Kendi kendini asacaktı garip yazgılar.
Hep kendi kıyılarımızda yaşanacaktı boranlar.
Tutku en kırmızısından, acı en tuzlusundan, bozgun en
yıkıcısından.
Kendi göğümüzde oluşacaktı mavi,
Kurtaracaktık yaşamı kendi çıkmazından.
Şimdiyse kararmış duvar dipleridir yurdum,
Yaralı yüzlere açılıyor gözlerim.
Bir garip sürüngenim kentin kollarında,
Sabah akşam tekmil vermekteyim.
Yalan tenhalıklarda aratır bana mutluluğu,
Zamansız yıkıntılar arasında acılarım.
Bir silik gölgeyim ararken seni,
Hiçbir haritada görünmez yerin,
Yollarsa hep kendine dönmüştür.
Tutunmuşum kentin uçurumlarında ince çarşafa,
Düşürmüş beni pususuna yorgun kederler,
Ruhum ihanet bıçağını saplarken kalbime.
Erken zamanların mezarlıklarıyız biz,
Zakkumlar sunmakta çiçeklerini,
Kalmışız bir masal çıkmazında,
Ürkütülmüş hatıralarımız saklanır sandıklarda.
Kalkıp kaçarken çığlıklarımız,
Biz boşuna arıyoruz ölülerimizi.
Bedrettin DEMİRTAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder