8 Mayıs 2019 Çarşamba

ELLER SEMAYA AÇILIR


Mavi bir sabaha uyanıyordu şehir,
Akdeniz kıyısında.
Önce geniş gri,büyük kanatlar göründü
Demir kanatlar,
Bir şey bıraktılar gökten,
Döne döne yaklaşıyorlardı siyah kelebekler gibi
Döne döne.
Birden bir telaş sardı ortalığı,
Tozlu dumanlı bir telaş
Bağrışlar, çığlıklar, sirenler,
Bir anne hızlıca kaptı kızını,
Bir paketi kapar gibi
Gözleri gökte koştu eve.
Yere değer değmez gök gürültüleri yankılandı
Sokaklarda, evlerde.
Alevden toplar oluyordu dört bir yanda,
Gök gürültüleri, yükselen alev topları…
Birbiri ardına düşüyordu büyük apartmanlar,
Birbiri ardına alev topları, dumanlar arasında.
Kaybolmuştu mavilik, kaçıp gitmişti güneş.
Sadece gri dumanlar kaldı geride,
Yıkıntılar,
Yıkıntılar arasında erkekler, kadınlar.
Yıkıntılar arasında kediler, köpekler, kuş yuvaları.
Yıkıntılar arasında ağaçlar, güller, papatyalar.
Yıkıntılar arasında bir çocuk,
Yıkıntılar arasında bir çocuk, bir ayağı asılı kalmış bahçe duvarında,
Bir eli gül dalında,
Boylu boyunca uzanır şehirde çocuklar,
Boylu boyunca kan içinde.
Boylu boyunca uzanır şehirde kızlar,
Bir eli anne kucağında, bir eli semada kan içindeyken.
Hep  semaya açılmıştır eller,
Bir şehir boylu buyunca uzanmışken,
Eller hep semaya açık kalmıştır,
Hep semaya.
Bu şehirde,
Akdeniz kıyısında.


Bedrettin DEMİRTAŞ

7 Mayıs 2019 Salı

ÇİRKİN VE GÜZEL


Hep yakınır dururdu kendinden,
‘Çirkinim ben’ derdi ‘Çirkinim’
Titrerdi dudakları,  sarsılırdı bedeni,
İnce ince süzülürdü yaş gözlerinden,
İner iner bir inci tanesi olurdu elbisesinde.
Gözlerde bir feryat olurdu kelimeler,
Bir yerlerde kaybolurdu, kendi iç denizinde.
Beden ve yürek savaş halindeydi sanki birbiriyle.
Akardı yaş ince ince kaybolup giderdi,
Doğamamış hayallerinde.
Oysa hep derdim ona:
Çirkinlik de bizdedir, güzellik de,
Bedenlerimizde değil.

Nasıl bir yiyeni varsa her yemeğin,
Her çiçeğin arısı,
Her insanın da vardır bir seveni,
Bir gönül eşi.
Olacaktır mutlaka seni yürekten sevenler,
Senin de olacaktır sevdiğin.

Sever herkes güzel zannettiğini,
Sevdiğini zanneder,
Zan değildir oysa seninki,
Gerçektir.

  Bedrettin DEMİRTAŞ

BEN SEÇEYİM


Bir akşamüzeri
Güneşin son okları vururken yüzümüze
Anlattı bana:
Hiçbir şeyi seçemedim ben,
Ne zaman doğacağımı,
Nerede,
Hangi evde,
Hangi ailede,
Hangi şehirde,
Hangi günde?
Nasıl?
Ben seçmedim cinsiyetimi,
Rengimi,
Boyumu,
Dilimi,
Irkımı,
Okulumu,
Arkadaşlarımı.
Bari bir hakkım olsun.
Bir tane.
Nasıl yaşayacağımı ben seçeyim!


 Bedrettin DEMİRTAŞ

HER SABAH


Gün bile doğmadan daha başlar koşuşturma,
Her köşe başından fırlayıverir bir araba,
Bir kadın, bir erkek, bir öğrenci.
Bedenler uykulu, gözler şiş, eller telaşlı,
Hep bir gidiş vardır, zorunlu bir gidiş.
Bıkmadan usanmadan her sabah,
Aynı arabalar, aynı erkekler, aynı kadınlar.
Kaçı umutla uyandı acaba?


              Bedrettin DEMİRTAŞ

ONU NEDEN SEVDİM?


Sormuştu bana bir arkadaşım,
Onu neden böyle sevdin diye?
Onu sevdiğimden beri yaşamım daha güzel,
Daha iyi bakıyorum kendime,
Evler, insanlar, sokaklar daha farklı geliyor bana,
Yaşadığım yerin tadı bile değişti,
Hangi mevsimde yaşadığımı fark ettim.
Heyecan, bir heyecan aldı sardı beni,
Bazen bir kuş gibi hissediyorum kendimi,
Özgür, hafif,yürekli.
Bir şey gördüğümde örneğin,
Duruyorum ve bakıyorum.
Ona yakışır mı, bu ona olur mu,
Bu nasıl durur üzerinde,
Ona hangi renk yakışır?
Bir çiçek gördüğümde mesela,
Aklıma hemen o gelir,
Ona yakıştırırım çiçeği,
O  böyle çiçektir derim,
Onu hatırlattığı için,
Daha çok severim çiçekleri.
Geleceği düşünürüm onu severken,
Hiç düşünmediğim geleceği,
Kendimi düşünürüm ve sonrasını,
Onu sevebilmem için gereklidir hayat,
Kendime bakmayı öğretir bana,
Sahip çıkmayı yarınlarıma.
Her sabah güzel bir başlangıçtır benim için,
Onu yaşamam için fırsat verir bana hayat.
Çalışırım büyük istekle,
Onunla paylaşabilmek için.
Kısacası ben onu sevince yaşıyorum,
Yaşadığımın farkına varıyorum.

                         Bedrettin DEMİRTAŞ

6 Mayıs 2019 Pazartesi

İŞTE BÖYLE SEVDİĞİM


Sokaklarında gezen, bir haylaz şarkıyım ben
Sana anlatmak için, yürek ezgilerimi,

Ta uzaktan taşırım, sevdanın özlemini,
Bir ılık rüzgar olur, kaldırırım perdeni,

Balkonuna konarım, bazen bir kuş olarak,
Bazen de bir ağacım ben, gövdeni yaslanarak,

Saçındaki tokayı, perilere ben verdim,
Sözcükleri kandırdım, gidip de alman için.

Bir çerçi olup, vardım senin kapına,
Hiç haberin olmadan, takıverdim boynuna.

Taze bir gül kondurttum, o siyah saçlarına,
Sonra bir ayna olup, akıverdim ruhuna.

Ellerini aldattım, koku oldu burnunda,
Bir taze şişkinliktim, dudağın kenarında.

Sen sanırdın hep tektin, kimse yoktu yanında,
Benim aşkım ordaydı, yalnız kaldığın anda.

İşte böyle sevdiğim, sen hiç anlamasan da,
Bazen yastık olurum, bazen tatlı bir rüya.

                              Bedrettin DEMİRTAŞ

5 Mayıs 2019 Pazar

BU DA GEÇECEK


Bekliyordu onu bollukla dolu bir yıl,
Bütün kış yaptığı hazırlığın alacaktı karşılığını,
Bütün aile umut içindeydi,
Bir yıllık geçimleri olacaktı bu,
Bir dahaki yaza dek.
Çalışırlardı her gün geç saatlere kadar,
Umutlar yazaydı,
Toplama zamanınaydı.
Çocuklarına derdi hep:
‘Allah’ın izniyle bu yıl iyi kazanırsam,
Alacağım size birer bisiklet.
Hanım, sürpriz olsun seninki’
Günden güne gürleşip gelişmişti tarladaki ürünler,
Evin her yanını sarmıştı bereketin getireceği bir mutluluk,
Heyecan.
Her gün sevinçle bakardı tarlasına çayını yudumlarken.
Artık yaklaşıyordu hasat zamanı,
Tek korkusu vardı,
O da,
O da herkesin korktuğu yaz sağanaklarıydı.
Sıcak geçiyordu günler,
Sıcak demek dolu demekti,
Dolu ise felaketti,
Alıp götürmesiydi tüm emekleri,
Söndürmesiydi ocakları.
‘İnşallah’ diyordu,
Kazasız atlatırsak…

Hasat zamanına kalmamıştı on gün bile,
Bir sabah çok durgundu hava,
Bir bunaltıcı sıcak kaplamıştı ortalığı,
Ufukta yukarı doğru yükseliyordu bulut kümeleri,
Sezmişti havada bir tuhaflık olduğunu,
Yine de umutlanmak istemişti,
Yağsın, berekettir, yeter ki dolu olmasın.
Öğle üzeri toplanıyordu
Altı siyah, üstü beyaz, karnabahara benzeyen bulutlar,
Birleşiyordu her bir küme, diğer bir kümeyle,
Artık görünmez olmuştu güneş,
Öğle vakti bir akşam karanlığı kaplamaya başlamıştı ortalığı.
Daha bir kenetleniyordu gittikçe katman katman olan bulutlar.
Birden duyuldu bir gök gürültüsü,
Uzaklardan geliyordu.
Gözlerini ufka dikince gördü ki
Görünmüyordu karşıdaki dağlar,örtmüştü bir gri duvar dağları,
Yaklaşıyordu.
Siyah kat kat bulutların arkası örtülmüştü düz bir koyu griyle.
Durmadan inen yıldırımlara eşlik ediyordu gürlemeler.
Bir sisi andıran perde yaklaştıkça daha bir şiddetle gürlüyordu gök.
Hemen aldı içeriye çocukları,
Hanımı telaşla geldi yanına.
Göğe bakarken tek cümle döküldü ağzından:
‘Allah herkesin yardımcısı olsun’
Gri sis her tarafı örte örte yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı,
Aniden soğuk bir rüzgar vurmaya başladı her yerden,
O an iniverdi gökten iri taneli yağmurla beraber iri dolu taneleri
Koştular içeriye.
Sanki taşlıyorlardı evi,
Her yanda gümbürtülere eşlik ediyordu titreten gök gürültüleri.
Çocuklar sinmişti korkudan kanepenin yanına
Elleriyle kulaklarını kapatırken.
Kaç dakika sürdü bilinmez ama,
Bitti başladığı hızda.
Kaplanmıştı dışarısı beyaz bir örtüyle,
Yoktu artık yeşillikten eser.
Etrafa yayılmıştı ağaç dalları.
Hemen koştu tarlaya,
Beyaz örtü altında toprakla bileşmiş mahsule baktı,
Baktı, baktı…
Çöktü dizlerinin üzerinde doluyla örtülü tarlasına,
Elleri dizlerinin üstünde kalakaldı öylece,
Koştu geldi hanımı,
Yüzünde feryatla
Çöktü dizleri dibine eşinin,
Ellerini koydu ellerinin üzerine,
Eşinin titreyen ellerini sardı sıkıca,
Sardı…
Gözlerine baktı, ilk buluştukları gün nasılsa
Aynı öyle baktı.
Konuşmak istedi, boğazına takıldı kelimeler
Çıkmadı.
Titreyen dudaklarından titreyerek çıktı bir tek cümle:
‘Allah’ın izniyle bu da geçecek’


                Bedrettin DEMİRTAŞ

4 Mayıs 2019 Cumartesi

İŞÇİ KIZIN SEVDASI

           
                                                        Fatoş'un anısına
Makineler çalışır , hep çalışır makineler,
İşler durmadan gırıl gırıl,
Duyulamaz bir ezgi,
Görülür sadece bir çift ayak,
Bir çift el,
Uzanır durmadan, uzanır makineye,
Bir el, bir kol, bir ayak
Bir el, bir kol, bir ayak,
Ah bir de olmasa, şu baş ağrısı olmasa,
Bir el, bir kol, bir ayak,
Bekler onu bir yerlerde,
Bekler.
Ah şu yorgunluk olmasa,
Kapanan gözler olmasa,
Bekler onu bir yerlerde,
Bekler.
Gırıl gırıl işler makinler,
Hep yorgundur kollar, ayaklar
Ah bir de o bekleyenler olmasa.
Sevdamız olmasa.
Bir canavardır önünde öğütmeyi bekleyen,
Bir anlık dalgınlığı gözetleyen.
Bir umuttur yürekte,
Yolunu gözleyen.
Dur aman!
Dalma, dayan kaç beden öğüttü bu gırıltı,
Aman dikkat!
Bak seni bekler hala,
Bekler sevdan.
Dayanamadı,
Daldı hülyalara yürek,
Kaptı canavar aldı götürdü onu.
Giril gırıl işler makineler,
Gırıl gırıl işler,
Bir çanta kaldı geride,
Bir de düşler.

  Bedrettin DEMİRTAŞ

GİTTİLER VE HİÇ DÖNMEDİLER


Yaşardı bir sahil kasabasında baba kız tek başına,
Gençti kız, bilmezdi yalan duyguları,
Mavi deniz gibi berraktı saftı,
Gururluydu baba, kızı için yaşardı sadece.
Bir gün geldi bir yabancı, bir dost misafiri,
Aşık oldu genç kız,
Tatlı bir deniz esintisi gibiydi yüreği
Çiçeklerin en güzelinden,
Tatlı hayaller kuruyordu, mutlu günler düşlüyordu sevgilinin kollarında,
Dünya gördüğü kadardı, deniz gibi bilirdi herkesi,
Seversen, o da seni sever zannederdi.
Kendini  bırakıverdi yabancının kollarına,
O deniz kokulu kalbiyle beraber.
Gitme zamanı gelmişti yabancının, yolculuk zamanıydı,
Gitti,
Ardına bile bakmadan,
Bir çiçeği koparıp attığını umursamadan gitti.
Yapayalnız kaldı genç kız, karnındaki hatırayla,
Soluyordu kız günden güne,
Susuz havasız kalmış bir çiçek gibi soluyordu.
Geç fark etti baba,
Geç fark etti.
Artık her şey için çok geçti.
Dünya yıkılmıştı, kurdukları denizden dünya.
Anladı ki baba,
Anladı ki, artık deniz çağırıyordu,
Bir gece çıktı büyük fırtına, deniz köpürmüştü,
Dalgalar dövüyordu sahilleri.
Ayaklarının dibine kadar geliyordu sular,
Sanki 'Gelin' diyordu. 'Haydi gelin!'
Baba baktı denize, baktı, baktı,
Döndü biricik kızının yanına, eşinden tek hatırasına baktı,
Gözlerinden dökülüyordu deniz,
Kızım’ dedi, ‘Bu akşam yola çıkıyoruz’
‘Deniz bekler bizi’
Kız kaderinin çağırdığını biliyordu,
Gelmişti o an.
‘Hazırım baba’ dedi ‘Hazırım.’
Deniz daha da delirmişti gece olunca,
Yağmur ve rüzgar bir kırbaç gibi vuruyordu yüzlerine.
Tatlı bir hüzün doluydu genç kız,
Aşkının kollarına gidiyordu,
Düşlerindeki gerçek aşka,
Kandırılamayacaktı bir daha,
Karanlık soğuk bir düş kurmuyordu,
Hala sevdası capcanlıydı,
Bir taze kır çiçeği gibi berraktı yüreği,
Pembe düşlere daldı,
Bir sis kapladı yüreğini, serin sessiz bir sis,
Daldı içine, açtı kanatlarını, daldı,
İşte oradaydı her şey,
Sadece huzur, derin, tatlı bir huzur,
Kanatlandı ve uçtu,
Kayboldu sonsuz maviliklerde,
Kollarındaydı sevdiğinin,
Hiç ayrılık yoktu artık.

Birkaç gün sonra sahile vuran tekne parçalarını gördü balıkçılar.
Baba ve kızından hiçbir iz yoktu.


                             Bedrettin DEMİRTAŞ

CENNETİN RENGİ


Cennet ne renkti?
Nasıl bir şey mavi, kırmızı, sarı, yeşil?
Renkler oynar mı benimle?
Nasıl bir şeyim ben?
Sesler de gezer mi?
Sadece bu belli olmayan bir şey mi her şey?
Sadece ben mi böyleyim?
Ben bir gün olacak mıyım sizin gibi?
Çok merak ediyorum.
Anne, baba neye benzer?
Cenneti görebilecek miyim?


         Bedrettin DEMİRTAŞ

SANDALYELİ ÖMÜR



Hep bir odada kalmak mıydı hayat,
Hiç mutlu günü olmamıştı.
Dünyaya gelmemeyi istemişti hep,
İçin kızardı anne babasına,
‘Neden ben, neden ben’ derken,
Gözyaşlarını içine akıtırdı,
Görmesini bile istemezdi kimsenin,
Güldüğü zamanlar bile,
Öyle görünmek içindi.
Çevresinde mutsuz birini görse,
Halinden şikayet eden birini,
Ne çok kızardı için için,
‘Bir bana bak derdi bana, bir de kendine’.
‘Ellerim ve ayaklarım hiçbir işe yaramıyor’
Neler  vermezdi ki ,
Bir gün bile onların yerinde olmak için,
Neler vermezdi…


      Bedrettin DEMİRTAŞ

GECE VE ŞEHİR


Ufukta kaybolurken güneş,
Aşağıdan yukarıya doğru örter bir perde şehrin üstünü,
Hızlanmaya başlar adımlar,
Adımlar hızlanırken yavaşlar kent,
Ezan sesleri kaplar ortalığı,
Uzaklardan belli belirsiz gelir ulumalar,
Kapanan pencerelerin çıt çıt sesleri vurur sokağa birer birer.
ilkin sokak lambaları fark eder gibi,
Başlar parlamaya yavaş yavaş gri örtünün arasından.
Camlarda beliren aydınlık,
Yaşamın var olduğunu haykırır beton korunaklarda,
Çevrelenmişse de her yan kutucuklarla,
Sevilir sıcak sımsıcak bir hayat verircesine odalar.
Uzakta değil, kutucuğun dışında başlar hüzün,
Kımıldanır bir beden uzanır yıldızlı karanlığa,
Örter üstüne yorgan misali soğuk dumanlı geceyi.
Daha az gelmektedir artık kentin sesi,
Daha da derinleşmektedir gecenin sessizliği,
Mutluluk mu düşler bir çocuk, bir eş, bir anne
‘’İyi geceler derken’’
Bir yerde ağlama sesi mi bu,
’benim ne günahım varken’,
Nereye uzanır el soğuk duvarı tutarken,
Tanrım bu ne gecedir sessizlik öldürürken.
‘’Şıııssst’’der bir parmak dudağa yaklaşırken,
‘’Artık yeter’’demektedir bir dil,
Bıkmış usanmışken.
Kimi temizler yarasını bir kör kuytuda,
Kimi okşar bir saçı sıcacık bir yatakta.
Bu şehir böyledir, her perde kapandığında,
Yeniden doğurur kendini her sabah olduğunda.
Bu biziz insanız işte,
Her gecemiz gerçektir,
Gündüzümüz sahte.


        Bedrettin DEMİRTAŞ

BAHAR GELİRKEN


Çözülürken topraktaki buzlar,
Birden heyecan sarar ortalığı.
Bir telaştır başlar bulutlarda,
köşe kapmaca oynarlar güneşle adeta.
Kırlarıysa hiç sormayın,
Yarışa çoktan başlamışlardır.
Her renk katılır bu maratona,
Arılar sinekler hakem olmuştur,
Uçup dururlar bir çiçekten diğerine.
Rüzgar mı?
Keyfi yerinde her zamanki gibi,
Üfleyip durur o canım tomurcuklara ılık nefesini.
Ya şehirler,
Şehirler ne durumda?
Bahar uğramış mıdır bir parktaki ağaca,
Bir yol kenarına, ya da pencere camına?
Ne kadar yalnız olsa da burada tomurcuklar,
Yitirmezler asla umutlarını gelecek günlerden,
Özlemler hep kent dışınadır,
Rüzgara bırakırken tüycüklerini,
Yanlarına çağırmazar kimseyi,
Bilirler ki gelecek  hürriyettir.

                        Bedrettin DEMİRTAŞ

3 Mayıs 2019 Cuma

ÇAMUR


Çamur,
Bir garip dünyalı,
Kimsesiz ve sessiz.
Görürüz onu her  yağmurda ,
Suyun olduğu her yerde,
Sokakta, bahçede, tarlada.
Dünyada benzer her şey bir şeye ,
Çamur hiçbir şeye benzemez,
Vardır her şeyin biçimi ,
Çamurun yok,
Vardır her varlığın bir seveni,
Çamurun yoktur.
Herkes kaçar ondan,
O, kaçmaz kimseden ,
Çamur herkesi sever,
Gösterir kendini yanından, üzerinden geçen herkeste.
Çok yalnız olsa da,
Onu anlayan bilen olmasa da,
Arkadaşları da olur bazen,
Benim gibi,
Çocukluğum gibi.
Garip, kimsesiz çamurum,
Benim en iyi oyuncağım.


     Bedrettin DEMİRTAŞ

2 Mayıs 2019 Perşembe

SENİ SEVDİM

Ben seni nasıl sevdim biliyor musun?
Uyanmak gibi güzel bir sabaha,
Babasından bir hediye paketi alan çocuğun sevinci,
Sevmesi bir çiçeğin güneşi,
Çok yorulmuşken uykuyu sevmek gibi,
Aniden görmek  sevdiğini kapıda,
Onu kendine çekerek sıkı, sımsıkı,
Titreyerek,
Bütün bedenin sarsıla sarsıla sarılmak,
Sarılmak ve hiç bırakmamayı istemek
İlk kez öpmek sevdiğinin tenini,
Elini tutup sokaklarda koşmak,
Sıcak bir günde suyu sevmek,
İlk kez koymak  başını sevgilinin kucağına,
Bir kuytu köşede gizlice buluşmak gibi sevdim.
Ben seni yaşamak kadar sevdim.
Ben seni nasıl sevdim biliyor musun?
Ben seni yüreğimden geldiği gibi,
Öylesine,
İçimde kıpırdarken bir şeyler,
Sığmaz olurken kendime,
Koşmak, zıplamak, bağırmak gelirken içimden,
Seni haykırmak isterken ‘’seviyorum’’  diye,
Ben seni öyle sevdim.
Su gibi,
Bahar gibi,
Ekmek gibi,
Sevdim.
Ben seni sevdim,
Hem de çoook sevdim.
               
         Bedrettin DEMİRTAŞ

1 Mayıs 2019 Çarşamba

İŞTE O AN


Yalnızsan,
Bir şey yapmak gelmiyorsa içinden,
Uzanmak istemiyorsan bir şeye,
Ellerin elsiz kaldıysa bir an bile,
İşte ben o an ellerindeyim.
Sokaktaysan,
Bir yağmur başlamışsa aniden,
Islanmışsan büsbütün, arıyorsan sığınacak bir çatı,
İşte o an ben oradayım.
Akşam çöktüyse gün sonunda,
Ayakların yürümek istemiyorsa,
İstemiyorsa yüzün gülmeyi,
Kimsecikler yoksa ortalıkta,
İşte o an ben yanı başındayım.
Açamıyorsan bir kitabı,
Elin kaleme uzanamıyorsa,
Uyku bile girmiyorsa gözüne,
Kolların boşsa, bomboşsa,
İşte o an ben yanındayım.
Gece sarmışsa dört yanını,
Kabuslar kolluyorsa uykularını,
Soğuk ve yalnızsa yatağın,
Ellerin uzanıyorsa boşluğa,
işte o an ben kollarındayım.
işte o an sevdiğim
Nerede ve nasıl olursan ol,
Ben oradayım.
Ben hep seninleyim,
Her an her yerde hep seninleyim.

   Bedrettin DEMİRTAŞ

SENİ ÇAĞIRIRIM


Hastaysam, düşmüşsem yatağa, yorgana
Acılar yiyorsa beni durmadan,
Yemeden içmeden kesilmişsem,
İlaçlar, doktorlar çare olamıyorsa bana
Seni çağırırım.
Sen gelince bana, yanıma;
Bir anda terk eder bedenimi saran acılar,
Eşyasını toplar gider bütün hastalıklar,
En iyi ilaç olusun bana,
Ellerin ise doktor.
Biliyor musun?
Bana çok iyi geliyorsun.

Bedrettin DEMİRTAŞ

YALNIZDIM


Bu akşam dolaştım ıssız sokaklarda,
Yalnızdım,
Ellerim yalnız, yüreğim yalnızdı.
Her köşe başında, her pencerede,
Yerdeki ayak izlerinde aradım hayalini.
Susmuştu gece, dilini yitirmişti şehir,
Uğursuz bir uğultu olmuştu kulaklarımda gece.
Bir sokak lambaları, bir de kararmış pencereler şahitti,
Derin yalnızlığıma.
Her ayak vuruşumda kaldırımlara,
Bir ürperti sardı beni boydan boya.
Geceden, karanlıktan değil,
Sana gelememekten.
Gözlerini düşündüm,
Bana hayat veren gözlerini,
Ellerini düşledim, beni sımsıkı tutan.
Oturdum bir köşe başına,
Soğuk taş kaldırıma,
Hangi yana attıysam elimi hep boş kaldı.
Hayalini kucakladım aldım yanıma,
Bir ılık rüzgar gibi doldun içime,
Konuştum, dertleştim sensizliğin sesiyle,
Soğuk gecede, bir taş kaldırımda.
           
                    Bedrettin DEMİRTAŞ

UYKU

Gece, uyku, düş ne güzel silinmiş gün, Gitmiş bu dünyaya ait olan ne varsa, Geceyi var etmenin vahşi bir tadı var ağzımda, İlerliy...